Sözleşmeye Dair Herşey
I- SÖZLEŞME
NEDİR?
Borçlar Kanunu
1.maddesine göre sözleşme (akit) iki tarafın karşılıklı ve birbirine uygun
irade beyanı ile oluşan hukuki muameledir. Ticarete konu işlemin şartlarını
içeren, tarafların karşılıklı olarak kabul ettikleri maddelerden oluşan, sonucu
hukuki olarak tarafları bağlayan anlaşmalardır.
A)
Sözleşmelerin Yasal Bağlayıcılığı nedir?
Sözleşmeler dış
ticaret işlemlerine temel oluşturur. Uluslararası düzenlemeler sözleşmeyi
zorunlu kılmaz. Buna karşın Borçlar Kanunu sözleşmeleri ‘ispat belgesi’
hükmünde değerlendirerek, düzenlenmesini zorunlu kılar. Anlaşmazlıklarda
başvurulan uluslararası kurumlar da sözleşmeleri ‘ispat belgesi’ olarak kabul
eder ve sorunun çözümünde esas alır. Sözleşmeler mutlaka yazılı olarak ve en az
iki nüsha düzenlenir. Taraflarca imzalanarak yürürlüğe giren sözleşmeler hukuki
olarak bağlayıcı nitelik taşır.
Uluslararası
ticaret konusu ürün/hizmetle ilgili sözleşmeler, sürecin içerisinde yer alan ve
banka, finans kurumu, nakliye, sigorta sözleşmelerine dayanak oluşturmaktadır.
İlgili sözleşmeler ilk sözleşmeye atıfta bulunarak düzenlenir. Dolayısıyla
karşılaşılabilecek diğer uygunsuzluklar konusunda sözleşmeniz temel oluşturur.
B) Dış
Ticarette Sözleşmelere Neden İhtiyaç Vardır? Hangi Riskler Bertaraf Edilebilir?
Alıcı satıcı
arasında ticaretin belirlenen standartta ve şartlarla ilerlemesini sağlar. Her
aşamada ortaya çıkabilecek anlaşmazlıkların çözümü, hukuki platforma taşınması
gerekliliğinde sözleşmeler temel alınır. Uluslararası ticareti düzenleyen ortak
bir hukuk sistemi yoktur. Bunun yerine ülkelerin üyesi oldukları kurumlar
(Birleşmiş Milletler – UN, Uluslararası Ticaret Odası –ICC) ortak kullanıma
uygun düzenlemeler geliştirir, ülkelerin taraf olduğu anlaşmalar, kuralları
oluşturan yayınlar hazırlar. Sözleşmeler bütün bu sistemi temel
alarak;
• Her
iki tarafta anlaşmaya dahil ülkelerde ise, sözleşmede *CISG’ye atıfta
bulunulması,
• ICC
kuralları gereği Incoterms’i ayrıntıları ile içermesi,
• Anlaşmazlıklarda
tahkim detaylarının verilmesi,
• Hukuki
çözüm süreci, içerir.
Satıcıyı
tahsilat ve oluşabilecek haksız uygulamalara (reklamasyon, indirim vs.) karşı
koruyan sözleşmeler, alıcıyı talebine uygun ürün, teslimat, her iki
taraf açısından üretim, model gizliliği gibi spesifik detaylar konusunda
oluşabilecek riskleri bertaraf eder.
C)
Sözleşmelerin Şekli
Birleşmiş
Milletler Uluslar Arası Ticaret Hukuk Komisyonu (United Nations Commission on
International Trade Law – UNICITRAL) esas olarak uluslararası satış kontratı
kurallarını belirlemiş ve bir sözleşme modeli düzenlemiştir.
01.08.2011’de
ülkemizin de taraf olduğu Uluslararası Eşya Satışına İlişkin Sözleşmeler
Hakkında Birleşmiş Milletler Anlaşması (CISG) ya da kısaca Viyana Satış
Sözleşmesi belirli ürünler hariç taşınır malların satışına ilişkin sözleşme
düzenlenmesi hükümlerini içerir. Uluslararası Ticaret Odası (International
Chamber of Commerce – ICC) oluşturduğu terimlerle, sözleşmelerde ve tüm ticari
belgelerde yaygın olarak kullanılan, ticari şartları belirlemek üzere ortak bir
dil oluşturmuştur. Bunun dışında ülkemizde bazı odalar, sektörel birlikler ve
meslek odaları kendi üyelerine yönelik özel sözleşme örnekleri
hazırlamışlardır. İçeriğinde kanunlar, mevzuat ile ticari örf ve adetlere aksi
bir madde olmadığı sürece her firma kendine ya da sadece ilgili işleme has
formatta sözleşme düzenleyebilir.
D) Sözleşme
Maddelerine Uyulmaması Hallerinde Neler Yapılmalıdır?
Sözleşme konusu
ticari işlemle ilgili anlaşmazlıkların çözümü ve izlenecek yöntem yine sözleşme
içerisinde önceden belirtilir. Sözleşmenin ihlaller maddesi gereği tamir, ürün
ikamesi, geciken vadelerde faiz uygulamaları, tazminat önceden
belirlenmiş olacağından hukuki sürece başvurulmadan sonuca ulaşılabilir.
İhlaller varsa tahkim detayı, anlaşmazlıkların çözümü için başvurulacak hukuk
sistemi sözleşmeye uygun olarak ilerler.
Uluslararası
ticari ilişkilerden doğan uyuşmazlıkların giderilmesine yönelik çeşitli
yöntemler mevcuttur. Taraflar, uyuşmazlığı aralarında görüşerek
sonuçlandırabilir, uyuşmazlık bir ulusal mahkemeye (alıcı veya satıcının
ülkesinde) götürülebilir ya da uluslararası tahkime gidilebilir. Uygulamada
genellikle bu yöntemlerden hangisine müracaat edileceği satış sözleşmesinde
belirtilir.
Tahkim
(arbitration), bir uyuşmazlığın, tarafları n doğrudan seçeceği kişi (veya
kişilerin) hakemliğinde verilecek kararlar ile giderilmesi yöntemi olup, bir
diğer ifade ile, tarafları n, hakkında kanuni bir yasaklama bulunmayan, kamu
düzenini ilgilendirmeyen, kendi istekleriyle özgürce hareket edebilecekleri işlerden
dolayı aralarında çıkabilecek hukuki ihtilafların çözümünü devlet yargısına
başvurmak yerine kendi tercihleri ile belirledikleri bir (veya birkaç) kişiye
bırakmak suretiyle sağlamalarıdır. Tahkimin uygulanabilmesi için, ticari
sözleşmelerde, tahkim hususu açıkça belirtilmeli veya ayrı bir Takim Sözleşmesi
yapılmalıdır.
Satıcı ve alıcı, sözleşme yaparken
herhangi bir ihtilafın ortaya çıkması halinde hangi tarafın hukuki mevzuatının
uygulanacağı hususunu kararlaştırmalıdırlar. Ülkelerin "Milletlerarası
Özel Hukuk" mevzuatı uyuşmazlık halinde uygulanacak kuralları
belirlemesine rağmen, bu kurallar ülkelere göre farklılıklar göstermektedir.
Zira, bazı ülkelerin mevzuatı uygulanacak yasanın sözleşmenin düzenlendiği ülke
mevzuatına tabi olması esasını getirmişken, bazı ülkeler alıcının bulunduğu
ülke mevzuatının esas olduğunu kabul etmişlerdir. Dış ticarette satıcı ve
alıcılar emredici hukuk kurallarına aykırı olmamak kaydıyla sözleşmelerine
istedikleri hükümleri koymakta serbesttirler. Ticaret hukukunda "sözleşme
özgürlüğ ü" diye isimlendirilen bu prensip geniş bir uygulama alanı
bulmuştur. Taraflar, hak ve yükümlülüklerini bir satış sözleşmesinde
belirlerken ortak iradelerine uyan standart veya tek tip sözleşmelerden,
muhtelif ticari kayıtlardan (örneğin; Incoterms 2000 veya Malların Uluslararası
Satışına dair Birleşmiş Milletler Konvansiyonu hükümlerinden) veyahut mahalli
örf ve adetlerden yararlanabilirler. Alım-satım konusu menkul malların
sözleşmelerinin mutlaka yazılı olarak yapılması gereklidir. Yazılı
sözleşmelerin, tarafları bağlamaları nın yanı sıra bir anlaşmazlık durumunda
"ispat evrakı" vasfını taşıdığı, sözlü sözleşmelerin ise bu vasfının
olmadığı açıktır. Ülkemizde başta ihracatçılarımız olmak üzere
ithalatçılarımıza da finansal olanaklar temin eden Türk-Eximbank' ın kısa
vadeli ihracat kredisi sigortası programında da "ihracatçı sevkiyatı
mümkün olduğu kadar yazılı belgelere dayandırarak yapmalıdır. Bu çerçevede,
alıcı ile bir satış sözleşmesinin düzenlenmesi, ödeme vade ve şeklinin ve alıcı
ile satıcının mutabık kaldığı sevkiyata konu mala ilişkin gözetim raporu
düzenlenmesi hususlarının bu sözleşmede yer alması, siparişin yazılı ve ayrı
ntılı olarak alınması ve alıcının kabulünü taşıyan bir senedin düzenlenmesi,
zararın ortaya çıkması halinde, ihracatçının haklılığını kanıtlayan unsurlar
olmakta ve büyük önem taşımaktadır" denilmektedir. Ayrıca, kredili olarak
ithal edilecek malların ihracata yönelik malları n üretiminde kullanılması
amacıyla ithalat finansman kredisinden yararlanmak isteyen Türk ithalatçı
firmaları, öncelikle işlemin ticari esasları üzerinde ihracatçılar ile
mutabakat sağlayarak, bunu tevsik eden ticari sözleşmeleri Türk Eximbank'a
sunmak zorundadırlar.
Sözleşmeler
işlem bazında düzenlenebilir. Aynı şartlarla devam edecek birden çok işlemi
içeren sözleşmeler ürün, teslim, ödemeyi ifade eden genel ifadelerle
hazırlanarak, ayrıntılar konusunda her işlem için düzenlenen sipariş formlarına
atıfta bulunulabilir.
Sözleşmeler yalnız ticari işlem,
uyuşmazlıklarda kullanılmaz. Ülkemizde bazı Eximbank kredileri, teşvik
uygulamaları, Gümrük Mevzuatı gereği ithalat ve ihracat işlemleri sırasında
sözleşmeler ilgili kurumlarca talep edilebilir. Tarafların kabulüyle yürürlüğe
girecek bir belge, karşılaşabileceğiniz riskleri en aza indirgeyebileceği,
yaşanacak sorunlarda elinizi güçlendirebileceği gibi firmanızın ithalat/ihracat
işlemlerinin belirli bir sisteme dayalı ilerlemesini kolaylaştıracaktır.
II- ULUSLARARASI TİCARİ SÖZLEŞMELERDE SÖZLEŞME ÖNCESİ
DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR
1. Müşteriyi
Tanıma
Uluslararası
ticaretle uğraşan hukukçular, uluslararası mal satım sözleşmelerinin, beş
önemli riski taşıdığını ifade etmektedirler. Bunlar;
a) ödeme riski,
b) anlaşmadan
kaynaklanan riskler,
c) ulaşım riski,
d) dava edilme
riski,
e) kur farkı
riski, diye adlandırılırlar.
Bir sözleşme her
ne kadar iyi ve dikkatli hazırlanırsa hazırlansın tarafları bütün bu risklerden
koruması mümkün değildir. Bu risklerden korunmanın ilk ve en önemli yolu
müşteriyi tanımaktan ve daha sonra da iyi hazırlanmış bir sözleşme yapmaktan
geçer. Herhangi bir ticari mal satımı için teklif alındığında yapılacak ilk iş,
müşteriyi yakından tanımak olacaktır.
Bunun için
öğrenilmesi gerekenler şunlardır. Müşterinin tüzel kişiliğinin ne olduğu ve
şirket merkezinin nerede bulunduğu; kaç yıldır iş hayatında olup, kaç personel
çalıştırdığı, en önemli müşterilerinin kimler olduğu ve en çok kimlerden mal
aldığı; yıllık cirosunun ne olduğu; piyasadaki itibarı, özellikle de ödeme
sicilinin nasıl olduğu; aleyhinde dava açılmış olup olmadığı, açıldı ise kimin
tarafından ve ne için dava edildiği ve dava sonucunun ne olduğu; şirketin
yöneticilerinin kimler olduğu, iş performanslarının nasıl olduğu ve iş
piyasasında nasıl bilindikleri. Bu konular çağımızın bütün teknolojik imkanları
kullanılarak öğrenilmeden, iş ne kadar kazançlı görülürse görülsün, hiçbir
müşteri ile masaya oturmamak gerekir.
2.Sözleşme
Yapma Ehliyeti
Uluslararası
ticari ilişkinin kurulması için öncelikle bir sözleşmeye gerek vardır. Bir
sözleşmenin sağlıklı olarak kurulabilmesi ve taraflar arasında geçerli ve
bağlayıcı olabilmesi için öncelikle bu sözleşmede taraf olanların sözleşme
yapma ehliyetinin bulunması gerekir.
Sözleşme yapma
ehliyeti olmayan veya kısıtlı olan kimselerin yapacağı sözleşmeler geçerli ve
bağlayıcı olmadığı için bu sözleşmeden haklar ve borçlar da doğmayacaktır.
Uluslararası ticari sözleşmelerde müzakere safhasında ilgilinin hukukuna göre
aktif ve pasif dava ehliyetine sahip olup olmadığının araştırılması gerekir.
Aksi halde, yargı yoluna başvurmanın pratik bir sonuç sağlamayacağı gerçeği ile
karşı karşıya kalınabilir.
Uluslararası
ticaret farklı ülkelerde, farklı kültürlerde ve farklı hukuk sistemlerinde
yaşayan kişiler arasında olduğu için tarafların öncelikle yapması gereken
birbirlerinin sözleşme ehliyetine sahip olup olmadıklarını araştırmak
olmalıdır. Şayet ticari ilişki kurulmadan bu konu araştırılmazsa sözleşme
ilişkisi beklenmedik durumlarla karşı karşıya kalabilir. Bundan dolayı
“ehliyetsizlik” konusunda çıkabilecek ihtilaflar baştan önlenmelidir. Ticari ilişkinin
başlangıcında, görüşme safhasında veya en azından sözleşme imzalanmadan önce
taraflar birbirlerinden imza sirkülerini veya gerçek kişi ise yetki belgesini
istemelidirler.
Bu aşamada
dikkat edilecek en önemli konu, gerçek ve tüzel kişilerin sözleşme yapma
ehliyetlerini de kapsayan hak ve fiil ehliyetlerinin, onların şahsi statülerini
yöneten hukuka tabi olduğunun unutulmamasıdır. Gerçek kişilerin hak ve fiil
ehliyetine sahip olup olmadıkları veya bu ehliyetin sınırları, gerçek kişilerin
vatandaşlığında bulundukları veya ikametgâh ya da mutat meskeninin bulunduğu
ülke hukukuna göre belirlenir. Tüzel kişilerin (şirketler, vakıflar, dernekler)
hak ve fiil ehliyetleri ise tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer hukukuna
veya kuruluş yeri hukukuna tabidir.
Bugün hukuk
sistemleri tüzel kişilerin hak ve fiil ehliyeti konusunda çoğunlukla yönetim,
denetim organlarının ve genel kurulun icra edildiği idare merkezinin bulunduğu
yer hukukunu göstermektedir.
Türk hukukunda
ise gerçek kişilerin hak ve fiil ehliyeti ilgilinin milli hukukuna (vatandaşı
olduğu ülkenin hukukuna) tabi kılınmıştır (MÖHUK.m.8). Fakat aynı maddeye göre
kendi milli hukukuna göre ehliyetsiz olan kişiler, Türk hukukuna göre ehil
iseler, işlem güvenliğine zarar gelmesin diye Türkiye’de yaptıkları hukuki
işlemle bağlıdırlar; yani, Türkiye’de yaptıkları işlemler bakımından
ehliyetlidirler. İşlem güvenliğini koruyan bu hükmün uygulanabilmesi için
hukuki işlem yapıldığı anda yabancının Türkiye’de bulunması şarttır.
Türk hukukunda
tüzel kişilerin hak ve fiil ehliyetleri ise, statülerindeki idare merkezinin
hukukuna tabidirler (MÖHUK. m.8/IV). Aynı maddenin devamında, bu maddeye de bir
istisna getirilerek, herhangi bir tüzel kişinin fiili idare merkezinin
Türkiye’de olması halinde,
Türk Hukukunun
uygulanacağı belirtilmiştir. Burada fiili idare merkezinden kasıt, “esas idare
merkezi”dir.
Bir tüzel
kişinin idare merkezinin bir devletten diğer bir devlete taşınması halinde
uygulanacak hukuk da değişir. Tüzel kişinin bu durumda hayatının devam edip
etmediği meselesi eski ve yeni hukukun onun devamını kabul edip etmediğine
bağlıdır. Eski hukuk tüzel kişinin hayatının devam ettiğini kabul etse bile,
yeni hukuk bunu kabul etmiyorsa tüzel kişilik sona ermiş olur. Bunun için
alacaklıların menfaati gereği tüzel kişinin tasfiyesinde eski hukuku hakim
kılmak gerekir.
Türk hukukunda
fiil ehliyeti usul hukukunda da kullanılmaktadır. Fiil ehliyetine sahip olan
gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler.(HUMK m.38)
Bu konuda diğer
bilinmesi gereken kural da şudur: Şahsın statüsünde meydana gelen değişiklik
onun hukuki muamele ehliyetini daraltmaz, ama genişletebilir. Örneğin kendi
statü hukukunda 17 yaşında reşit olan şahıs Türk vatandaşlığına geçtiğinde
reşit olarak kalacak, 18 yaşını tamamlamayı beklemeyecektir (MÖHUK. m.8/III).
Sahip olduğu hukuki muamele ehliyetini muhafaza edecektir. Yine, 18 yaşını
tamamlayan bir Türk vatandaşı, rüşt için 19 yaşını arayan Avusturya
vatandaşlığına geçmesi halinde sahip olduğu rüşt hali değişmeyecektir. Bu
konuda genel prensip: Reşit olan reşit kalır. Fakat kendi hukukuna göre reşit
olmamış, örneğin Avusturya vatandaşı, Türk vatandaşlığına geçer geçmez reşit
kabul edilir ve dolayısıyla hukuki muamele ehliyetine sahip olur.
3. Sözleşme
Yapma Yetkisi
Taraflar
sözleşme yapmadan önce birbirlerinin bu sözleşme için temsil ve ilzama yetkili
olup olmadıklarını kontrol etmelidirler. Özellikle peşin ödeme şekli kullanılan
sözleşmelerde bu çok daha önemlidir. Öncelikle karşı taraftan yetki belgesi
istenmeli ve bu belgenin temsil edilen kişi veya kurumca doğruluğu
onaylanıncaya kadar sözleşme metni imza edilmemelidir.
Bilgilerin
doğruluğu internetten, konsolosluklardan veya o ülkenin resmi kurumlarından
yardım alınarak da tespit edilebilir. Aksi durumda, uzun yorucu ve masraflı bir
müzakereden sonra, muhatabın temsil ve ilzam yetkisi bulunmadığını ve bundan
dolayı da sözleşmenin hukuken kurulmadığını veya aktif ve pasif dava ehliyeti
olmadığını, bu yüzden de dava edilemeyeceğini gerçeği ile karşılaşılır.
Günümüzde
devletler ve devlet kuruluşları da özel hukuk kişileri gibi ticari işlemler
yapmaktadırlar. Taraflardan birinin bir devlet veya devlet kuruluşu olduğu
ticari ilişkilerden doğan uyuşmazlıkların çözümü için bir devlet mahkemesine
veya hakem mahkemesine gidildiğinde, çok defa yabancı devletin pasif dava
ehliyetinin bulunmadığı, yani yargı muafiyeti bulunduğu gibi bir durumla
karşılaşmaktadırlar. Yargı yolunu kapayan bu gibi durumların önüne geçebilmek
için yabancı devlet veya devlet kuruluşları ile yapılan sözleşmelerde devlet
veya devlet kuruluşunun aktif ve pasif dava ehliyetine haiz olduğu ve kendi
ülkesinin kanunlarına göre sahip olduğu yargı muafiyetinden feragat ettiği ve
herhangi bir uyuşmazlık halinde yargı muafiyetini ileri sürmeyeceğini belirten
hükümlere sözleşmelerde yer verilmelidir.
4. Sözleşmede
Şekil Şartları
“Viyana
Sözleşmesi”nde de belirtildiği gibi uluslararası ticari sözleşmeler şekil
şartına bağlı değildirler. Ayrıca standart bir sözleşme metni de mevcut
değildir. Piyasada tek sayfalık metinler bulunabileceği gibi çok ayrıntılı
hazırlanmış, on sayfadan daha fazla, kitapçık şeklinde hazır sözleşme
metinlerine de rastlamak mümkündür. Önceden basılmış sözleşme formlarından
yararlanarak, avukatlık ücreti de ödemeden, hemen sözleşme yapmanın şu
mahzurları olabileceğini unutmamak gerekir. Önceden basılmış sözleşme şartları
özel bir ticari işleme ait hakları ve borçları sağlamada yetersiz kalabilir.
Başka bir ülkenin vatandaşları tarafından anlaşılamayacak şartlar ihtiva
edebilir; çok kısa ve basit olabilir ve tarafların haklarının korumasında
yetersiz kalabilir. Bunun yanında her iki tarafın ülkesine ait kanunlarla
çelişebilen ifadeler taşıma riski vardır. Böylece sözleşme geçersiz hale de
gelebilir
Sözleşmenin
metni satılan mallara göre değişebileceği gibi alıcı ile satıcı arasındaki
ilişkiye göre veya tarafların şahsi tercihlerine göre de değişebilir. Yine
değişik ülkelerde değişik mesleklerde farklı sözleşme tiplerinin ortaya çıkması
da mümkündür.
Gerek ulusal
gerekse de uluslararası ticaretle ilgili hukuk kurallarında kişilere sözleşme
yapıp yapmamakta, istedikleri konuda ve istedikleri şekli seçerek sözleşme
yapmakta, karşı tarafı istediği gibi seçmekte, yapılan sözleşmeyi ortadan
kaldırmak veya değiştirmek konusunda tam bir serbesti tanınmış olduğu
bilinmekle beraber bu “sözleşme serbestisi”sinin sınırsız olmadığı, kanuni
yasaklamalar ile sınırlanmış olduğu da bilinmektedir. Taraflar, fiil ehliyetine
sahip değilse, söz konusu sözleşme emredici hukuk kurallarına, kamu düzenine,
genel ahlaka ve kişilik haklarına aykırı ise, şekle tabi olduğu halde buna
uyulmamışsa (örneğin yazılı olma şartı yerine getirilmemişse), sözleşmedeki
irade beyanları sıhhatli değilse, bu şekilde yapılan sözleşmeler geçerli
olmayacaktır.
Her ne kadar
sözleşmenin şeklinde taraflar özgür bırakılmışlarsa da alım-satım
sözleşmelerinin yazılı olarak yapılması her zaman tavsiye edilmektedir.
Amerikan geleneğine göre her ticari ilişki en iyi şekilde ancak bir yazılı
sözleşme yapılarak tanımlanır.
“Sözleşme yap
için rahat etsin” sözü bu geleneğe inancın ifadesidir. Uluslararası ticari
işlemlerde çoğunlukla taraflar bir araya gelmezler. Birbirlerini tanımayan bu
kişilerin sosyal değerleri farklıdır. Ayrı hukuk sistemleri içinden geldikleri
için ticari uygulamaları farklıdır.
Farklı
ülkelerden ve kültürlerden gelen bu şahıslar farklı beklentilere ve teamüllere
sahiptirler.
Bu faktörler
kolaylıkla birbirlerini yanlış anlamalarına yol açabilir. Tarafları ticari
ilişkide bulunacakları ülkelerin düzenleyici işlemlerine karşı ancak ve ancak
yazılı bir sözleşme koruyabilir. Sözlü olarak yapılan sözleşmelerin her şeyden
önce ispat ve tarafları bağlayıcılık problemi vardır.
Uluslararası
yazılı bir ticari sözleşmenin hazırlanmasında, sözleşmeyi kaleme alan ve bu
gibi sözleşmelere aşina olan taraf her zaman daha güçlü pozisyona sahiptir.
Sözleşmeyi yazan taraf, şartlar taraflar arasında müzakere edilmiş ve
anlaşılmış olsa dahi, sözleşmeyi kaleme alırken kendi lehine olan maddeleri öne
çıkarmak isteyecektir. Yine sözleşmeler konusunda uzman olan taraf, kendi
ticari teamülünü sözleşmeye yansıtmak isteyecektir. Örneğin ABD’de sözleşmelere
genel olarak “süre esas şartlardandır” ibaresi dâhil edilir ve belirtilen süre
içinde yükümlülüklerini yerine getirmeyen tarafa karşı, tazminat talep
edilebilir veya diğer hukuki yollara başvurulabilir. Hâlbuki ticari işlerin
sürekliliği kültürünün hâkim olduğu ülkelerde ise, karşı tarafın sözleşmede
belirtilen sorumluluklarını yerine getirememesi göz önüne alınarak bu gibi
durumlarda şartların yeniden müzakere edileceği hükmü sözleşmelere eklenir.
Ticari bir
sözleşmenin taraflar arasında arzu edilen neticeleri doğurabilmesinde en önemli
nokta farklı kültürlerden gelen kişilerin hak ve yükümlülüklerini ortak bir
anlayışta birleştirebilecek sözleşmeler kaleme almaktır. Maddeler yazılırken,
taraflar sadece kendi ihtiyaçlarını düşünmemeli, karşı tarafın da şartlarını
göz önünde bulundurulması gerekir.
Bunun yolu da
karşı tarafın ticari kültürüne vakıf olmaktan geçer. Eğer karşı taraf
uluslararası ticarette yeni değilse ticari işlemleri kavramış olma ihtimali
daha fazladır.
5. Lisan ve
Yorum Sorunları
Bir uluslararası
ticari sözleşmedeki taraflar farklı hukuk ve kültürlerden geldikleri için,
sözleşmenin ifasını engelleyecek yorum sorunlarının çıkması muhtemeldir.
Sözleşmeyi oluştururken kullanılan hukuki kavramlar tarafların sahip oldukları
lisanda veya hukuk kültüründe farklı anlamlara gelebilir. Taraflar sözleşmeden
doğan sorumluluklarını bağlı oldukları hukuk kültüründeki anlamlarına göre
anlarlar. Bugün uluslararası ticari işlemlerde aynı kavramlara farklı anlam
verildiği için çıkan birçok uyuşmazlık görülmüştür. Bu bakımdan taraflar
sözleşmeyi kaleme alırken kullandıkları kavramlardan aynı şeyi anlayıp
anlamadıklarından emin olmalıdırlar.
Sözleşmenin
hazırlanmasında en önemli noktalardan biri kullanılacak dildir. Sözleşmenin
yazımında kullanılacak dil son derece sade, açık ve net olmalı; şaşalı ve
yanlış anlamaya yol açacak ifadelerden kaçınılmalıdır. Bilhassa farklı
kültürlerde anlaşılması zor olan veya yanlış anlaşılabilecek deyimler, argo ifadeler,
edebi cümleler kullanılmamalıdır. Ayrıca kısaltılmış ifadelerin çok fazla
kullanımı sözleşmeyi anlaşılamaz veya yanlış anlaşılabilir hale sokabilir ve
bütün bunlar sonuç olarak tarafların sözleşmedeki şartları yanlış
yorumlamalarına neden olabilir.
Bazen alıcı
sözleşmenin birden fazla dilde hazırlanmasını isteyebilir. Burada sözleşmenin
alıcının istediği dile doğru olarak çevrilmesi çok büyük önem taşır. Çünkü
ticari alanda kullanılan terminoloji değişik ülkelerde değişik kültürlerde
farklı anlamlara gelebilir ve yapılacak en küçük bir tercüme hatası veya yanlış
anlaşılabilecek dil kullanımı büyük anlaşmazlıklar doğurabilir. Bu bakımdan
birden fazla dilde hazırlanacak sözleşmelerde yanlış yorumlanma riski çok fazla
olduğundan taraflar müştereken aşina oldukları dilde kaleme aldıkları metni
geçerli metin olarak kabul etmelidirler.
Tarafların irade
açıklamalarının yorumu tartışma konusu olduğunda, her taraf, yapılan irade
açıklamasından kendi yorumunun çıkarılmasını savunacaktır. Bilindiği gibi,
Mukayeseli Hukuk’ta dört yorum metodu vardır. Birinci yorum metodunda; beyanda
bulunanın kastettiği anlam, ikinci yorum metodunda; irade açıklamasına diğer
tarafın verdiği anlam, üçüncü yorum metodunda; irade açıklamasına üçüncü
kişilerin verecekleri anlam, dördüncü yorum metodu ise; muhatabın hal ve
şartlara göre çıkarmakta haklı olduğu anlam araştırılır ve bu anlam esas
alınır. Dördüncü metoda “güven teorisi” veya prensibi denilir. Bu teoriye göre,
muhatabın kendisince bilinen şartlar karşısında irade beyanına vereceği anlamın
araştırılması gerekir.
III- DIŞ TİCARET SÖZLEŞMELERİNDE YER ALMASI GEREKEN ZORUNLU
HUSUSLAR
• Sözleşmeler
kolay anlaşılabilir, farklı bir yoruma izin vermeyecek şekilde, yeterli
açıklıkta olmalıdır. Tarafların kabul ettiği, tercümesi hataya sebebiyet
vermeyecek dil kullanılmalıdır.
• Her
iki tarafın sorumluluk ve talepleri yer almalıdır. Sözleşmeler birçok ülkede
karşılıklı tarafların menfaatlerini içerdiği sürece geçerlidir. Baskın olarak
tek taraflı menfaatleri içeren sözleşmeler iyi niyet çerçevesinde
değerlendirilmez,
1- Tarafların Ticari Unvanları ve Adresleri
Ticari
sözleşmelerde sözleşme taraflarının ticari unvanının ve adresinin tam olarak ve
eksiksiz yazılması önemlidir. Uluslararası ticari sözleşmelerde sözleşme
taraflarının isimleri uyrukları ile yazılır. Örneğin Türk Kanunlarına göre
kurulmuş anonim şirket, Almanya Federal Cumhuriyeti Bavyera Eyaleti Kanunlarına
göre kurulmuş anonim şirket gibi.
2- Sözleşme Konusu Şeyin Niteliği - Kalitesi
Tacirler arasında
yapılacak sözleşmenin konusu şayet bir mal satımına ilişkin ise malın
niteliğinin sözleşmede açıkça düzenlenmesi gerekir. Malın niteliğinin tüm
detayları ile sözleşme maddesi içerisinde belirtileceği gibi malın niteliğini
gösteren teknik rapor, çizim ve sair teknik özellikleri belirten belgelerin
sözleşmeye eklenmesi yoluyla da belirtilebilir. Ancak sözleşmeye ek yapılan
belgelerin neler olduğunun sözleşmenin ilgili maddesinde açıkça yazılması ve
sözleşmenin ayrılmaz bir parçası olduğunun belirtilmesi gereklidir. Şayet
sözleşmenin konusu bir hizmet alımına ilişkin ise bu hizmetin kalitesinin neye
göre ve nasıl belirlenebileceğinin belirlenmesi amacıyla tarafların mutabık
kaldıkları uluslararası kalite standartlarının neler olduğuna ve hizmeti sunan
tarafın bu kalite standardına ilişkin belgeleri sunmasına sözleşmede yer
verilmesi önemlidir.
3-
Sözleşmenin Konusu Mal Satımı ise Malın Miktarı
Tacirler
arasında yapılan sözleşme uluslararası mal satım sözleşmesi ise sözleşmeye konu
edilen malın miktarının da açıkça yazılması gereklidir. Özellikle miktar
belirtilirken uluslararası ölçülerin kullanılmasına özen gösterilmelidir ki; bu
konuda ileride yaşanabilecek anlaşmazlıkların önüne geçilebilsin.
4- Sözleşme
Bedeli
Sözleşme konusu
işin niteliğine göre sözleşme bedelinin açıkça ve net bir şekilde belirtilmesi
gerekmektedir. Örneğin alım satım sözleşmelerinde satışa konu malın hangi
bedelle satılacağı, ödemenin de hangi ülkenin parası ile yapılacağı
belirtilmelidir. Yine eser (yapım) sözleşmelerinde bedelin birim fiyat mı yoksa
anahtar teslimi fiyat şeklinde mi olacağı da belirtilmelidir. Bir diğer önemli
husus ise kullanılacak para biriminde de yanlış anlamalara neden olmamak için
belirlenen para biriminin hangi ülkenin para birimi olduğunun açıkça yazılması
gerekliliğidir. Örneğin Amerikan doları, Kanada doları, Avustralya Doları gibi.
5- Bedelin
Ödeme Şekli
Uluslararası
ticari ilişkilerde farklı ödeme şekilleri uygulanmaktadır:
a) Kabul
kredili ödeme,
b) Mal
mukabili ödeme,
c) Mahsuben
ödeme,
d) Müşterek
hesap ve konsinye satış,
e) Peşin
ödeme,
f) Vesaik
mukabili ödeme,
g) Akreditif,
h) Karşı-ticaret.
Uluslararası
ticari sözleşmelerde güvenilir olması sebebiyle en çok tercih edilen ödeme
şekli "akreditif'dir. Akreditifin de açma şekline ve ödeme metoduna göre
farklı türleri bulunmaktadır. En yaygın kullanılan akreditif "ibrazda
ödemeli akreditif", en güvenli kabul edilen akreditif ise "dönülemez
teyitli akreditiftir. Uygulamada tacirlerin akreditif açıldıktan sonra sözleşme
yapmama hatasına düştüğü de görülmektedir ki; akreditif sadece bir ödeme şekli
olması sebebiyle ödeme şekli dışında kalan hususların sözleşme ile
düzenlenmemesi ciddi riskleri beraberinde getirmektedir. Sonuç olarak;
uluslararası ticari sözleşmelerin konusuna göre en uygun ödeme şeklinin
belirlenmesi ve sözleşmeye yazılması oldukça önemlidir.
6- Harçlar ve
Masraflar
Yapılacak olan
sözleşmenin konusuna göre sözleşme nedeniyle doğacak harç ve masrafların
taraflardan hangisince ödeneceği açıkça yazılması bu konuda ortaya çıkması
muhtemel ihtilafları engelleyecektir. Örneğin ihracat-ithalat-gümrük ücretleri,
alınması zorunlu belge-lisans olacak ise bunların masrafları, vergiler, ödeme
şekline göre doğacak banka masrafları gibi.
7- Alım- Satım
Sözleşmelerinde Malın Teslim Yeri ve Zamanı, Teslim Şekli
Özellikle
uluslararası alım satım sözleşmelerin malların teslim yeri, masraf ve risklerin
alıcıya geçmesi; teslim zamanı da malın ne zaman teslim edilebileceğinin
tespiti yönünden önemlidir. Zira satıcı belirlenen zamanda, belirlenen yerde
malı teslim etmek zorundadır; aksi takdirde sözleşmeyi ihlal etmiş olacaktır.
Uluslararası alım satım sözleşmelerinde taşıma riskleri ve masrafların sözleşme
taraflarından hangisine ait olduğunun tespitinde yaygın olarak Milletlerarası
Ticaret Odası (ICC) tarafından hazırlanan Incoterms'ler kullanılmaktadır.
Burada önem arz eden husus, sözleşmede açıkça yazılı olmadığı sürece
Incoterms'lerin kullanılamayacağıdır. Taraflar hangi Incoterms'in uygulanması
üzerinde mutabık kalmışlarsa bunun sözleşmede açıkça yazılı olması (örneğin
CIF/Ankara lncoterms 2010 gibi) gerekmektedir.
Bir diğer önemli
detay ise İncoterms'lerin sadece alım-satım sözleşmelerinde kullanılan terimler
olduğu; hizmet sözleşmelerine uygula-namaz olmasıdır.
8- Ticari
Evrak
Sözleşme konusu
işe ilişkin ticari evrakın (kalite belgesi, ithalat-ihracat belgeleri, sigorta
poliçesi vs.) sözleşmenin hangi tarafınca temin edileceği ve bu yükümlülüğünü
ne zaman, nerede ve ne şekilde ifa edeceği açıkça belirtilmelidir.
9- Sigorta
Taraflar
arasında yapılacak sözleşmenin niteliğine göre tarafların yaptırılacak
sigortanın türü, sigorta bedelini kimin ödeyeceği, sigorta poliçesinde lehdar
olarak kimin gösterileceği, sigorta poliçesinin süresi konusunda da anlaşmış
olmaları ve bu hususları açıkça belirtmeleri gerekmektedir.
10 - Muayene
(Denetim) Hakkı
Sözleşme konusu
işin bitiminde (örneğin alım satım sözleşmesinde malın alıcıya tesliminde ya da
yapım sözleşmelerinde yapının tamamlanarak iş sahibine tesliminde) işin
sözleşmede belirlenmiş olan niteliklere uygun olarak yapılıp yapılmadığını
belirlemek için denetim(muayene) yapılabilmesi amacıyla tarafların makul bir
süre belirlemesi önemlidir. Yine önemli olan bir diğer husus da uluslararası
sözleşmelerde düzenlenecek olan denetimin kimin tarafından ve nerede
yapılacağıdır. Denetimin sözleşmenin konusuna göre alanında uluslararası
yetkinliğe sahip, bağımsız, tarafsız ve uluslararası kabul görmüş güvenilir
kuruluşlara yaptırılması ve bunun da sözleşmede açıkça belirtilmesinde fayda
bulunmaktadır.
11- Garanti
ve Cezai Tazminat
Sözleşmede
taraflardan birinin sözleşme konusu iş için garanti vermesi halinde garantinin
başlayacağı tarih ve ne kadar süreceği, garanti kapsamı, sözleşme konusu şeyin
iade ve değişim şartlarının kesin olarak ve açıkça yazılmasında fayda
bulunmaktadır. Burada belirmek gerekir ki; yapılacak sözleşmenin konusuna göre
garanti ile ilgili düzenlemeler de farklılık gösterecektir. Yine sözleşmede
taraflar için öngörülen önemli yükümlülüklerin ifa edilmemesi veya geç ifa
edilmesi veya eksik ifa edilmesi durumlarında karşı tarafa tazmin garantisi
verilmesi de düzenlenebilir. Örneğin satım sözleşmelerinde satım konusu malın
belirlenen tarihten sonra teslimi halinde satıcının gecikilen günler için
belirlenen miktarda cezai tazminat ödemesi veya yapım/hizmet sözleşmelerinde
sözleşme konusu işe belirlenen tarihte başlanmaması halinde işe başlamada
gecikilen günler için belirlenecek cezai tazminatın ödemesi gibi.
12- Ön
Şartlar
Uluslararası
ticari sözleşmelerde taraflar sözleşmedeki yükümlülüklerin ifa edilmesi için ön
şartlar kararlaştırabilirler. Örneğin uluslararası taşıma sözleşmelerinde
taşımaya konu malın sigorta poliçesinin yapılması ve sözleşmenin diğer tarafına
ibrazı ön şart olarak kararlaştırılabilir. Şayet taraflar sözleşmedeki ön
şartların gerçekleşmemesi durumunda sözleşmenin geçerlilik kazanmamasını
amaçlıyorlar ise bu hususun sözleşmede açıkça yazılı olması gerekmektedir. Bu
bakımdan uluslararası ticari sözleşmelerin hazırlanmasında sözleşmenin konusuna
göre ön şart olarak görülen hususların açıkça belirlenmesi ve bu hususların
gerçekleşmemesi halinde sözleşmenin geçerli olmayacağı veya feshedilmiş
sayılacağının sözleşmede açıkça yazılması gerekir.
13 - Fikri ve
Sinai Mülkiyet Hakları
Uluslararası ticari
sözleşmelerde sözleşmenin konusuna göre fikri ve sınai mülkiyet haklarına
ilişkin düzenlemelere yer vermekte de fayda bulunmaktadır. Zira sözleşmenin
tarafı olan tacirlerin kendi ülkelerinde fikri ve sınai mülkiyet haklarına
ilişkin yasal düzenlemeler farklılık gösterebilmektedir. Yapılacak sözleşme ile
karşı tarafa fikri ve sınai haklar yönünden hiçbir hak verilmeyecekse ya da
hangi kayıt ve şartlarla ve kapsamda verilecekse bu hususların açıkça
sözleşmeye yazılması gereklidir.
14- Gizlilik
Uluslararası
ticari ilişkilerde taraflardan biri diğerinin veya taraflar birbirlerinin
ticari sır olarak nitelendirilebilecek neviden bilgilerine vakıf
olabilmektedirler. Bu nedenle sözleşmenin, konusu uyarınca gizli bilgilerin
paylaşılmasını gerekli kılan bir sözleşme olması halinde sözleşmede tarafların
gizli bilgileri ne şekilde kullanacağı, nasıl muhafaza edeceği, üçüncü kişiler
ile paylaşmasının şartları açıkça belirlenmeli ve sözleşmeye yazılmalıdır.
Ayrıca gizlilik yükümlülüğü-nün ihlal edilmesi halinde mutabık kalınan tutarda
cezai tazminatın ödenmesinin de sözleşmede yazılması faydalı olacaktır.
15- Mücbir
Sebepler, Beklenmeyen Haller
Sözleşmeler
yapıldıktan sonra tarafların kontrolü dışında ortaya çıkan ve sözleşme
yapılırken ön göremedikleri bazı olayların gerçekleşmesi tarafların
yükümlülüklerini yerine getirmesini imkansızlaştırabilir veya oldukça
zorlaştırabilir. (Örneğin genel grev, yangın, deprem, volkanik patlama, küresel
ekonomik kriz gibi.) Bu gibi durumların gerçekleşme-sinin beklenmeyen hal veya mücbir
sebep olup olmayacağı ve gerçekleşmesi halinde sonuçlarının neler olacağı
sözleşmede düzenlenmelidir.
16- Fesih
Sözleşmede
düzenlenen yükümlülüklerin ifası esas olmakla birlikte yükümlülüklerin ifa
edilmemesi halinde taraflara sözleşmeyi feshetme hakkı verilebilir. Taraflara
sözleşmeyi fesih hakkı verilir ise bu hakkın hangi hallerde ve ne şekilde
kullanılacağı ve fesih ihbarının da hangi şekilde yapılacağının açıkça ve net
olarak sözleşmede düzenlenmesinde fayda bulunmaktadır.
17-
Uyuşmazlıkların Çözüm Yolu ve Uygulanacak Hukuk
Uluslararası
ticari sözleşmelerden doğan uyuşmazlıkların çözümünde üç yol bulunmaktadır.
Birincisi tarafların kendi aralarında dostane ilişkiler ile çözmesi, İkincisi
milli mahkemelere başvurma üçüncüsü de alternatif çözüm yollarıdır.
Uluslararası ticari sözleşmelerden doğan uyuşmazlıkların çözümünde yaygın
olarak tercih edilen yol alternatif çözüm yollarından olan tahkim usulü olmakla
birlikte; taraflar hangi çözüm yolunu seçiyor ise bunun açıkça sözleşmede
yazılı olması gereklidir. Uluslararası ticari sözleşmelerde önemli konulardan
biri de sözleşmeye uygulanacak hukukun seçilmesidir. Sözleşmede düzenlenmeyen
konuların veya sözleşme hükümlerinin yorumlanmasında tarafların mutabık
kalacağı bir hukukun belirlenmesine ihtiyaç olacaktır. Uygulanacak hukukun
seçiminde sözleşmedeki düzenlemeler ile uyumlu bir hukukun seçilmesi önemlidir.
Çünkü sözleşmedeki düzenlemeler ile çelişen hukukun seçilmesi halinde
sözleşmedeki hükümler ile seçilen hukuk çelişecek ve belki de sözleşmedeki hükümler
geçersiz olacaktır.
18-
Taraflarca Sözleşmede Değişiklik Yapılması Şekli
Sözleşme
metnine, sözleşmede sonradan yapılacak değişikliklerin mutlaka yazılı olarak ve
her iki tarafın yetkilileri tarafından imzalanması şartıyla geçerlilik
kazanacağı yazılmalıdır. Bunun açıkça yazılmaması gelecekte sözleşmedeki bir
maddenin sözlü olarak değiştirildiği iddiasını gündeme getirebilir.
19- Sözleşme
Maddelerinin Birbirinden Ayrılabilir Olması
Sözleşmeler
yapıldıktan sonra bazen sözleşmedeki bazı maddeler herhangi bir nedenle
geçersiz hale gelebilir. Bu nedenle böyle bir durumun sözleşmenin geçerliliğini
etkilemeyeceği, ilgili maddenin sözleşmeden çıkartılmış kabul edileceği ve
sözleşmenin kalan şekliyle yürürlükte olduğunun sözleşmeye yazılması faydalı
olacaktır.
20-
Bildirimler
Sözleşmeden
kaynaklanan bir durumun taraflarca birbirine nasıl ve ne kadar süre içerisinde
bildirileceğinin sözleşmede açıkça yazılması gereklidir. Örneğin sözleşme
konusu işin eksik yapılması halinde buna ilişkin bildirimin ne kadar süre içerisinde
ve nasıl diğer tarafa bildirileceği gibi. Bildirimlerin sıhhati için önemli bir
husus da adres değişikliklerinin tarafların birbirlerine bildirmesidir. Bu
nedenle sözleşmede tarafların adreslerinde değişiklik olması durumunda bu
durumu ne kadar süre içerisinde birbirlerine bildirecekleri de düzenlenmelidir.
21- Yürürlük
Tarihi ve Tarafların İmzası
Tarafların
yükümlülüklerini ifa etmeye ne zaman başlayacaklarını tespiti bakımından
sözleşmenin ne zaman yürürlüğe gireceğinin sözleşmede belirtilmesi gerekmektedir.
Ancak burada da dikkat edilmesi gereken husus tarihin yazılış şeklidir. Şöyle
ki; 01.06.2013 olarak yazılan tarih Türkiye'de haziran ayının birinci günü
olarak anlaşılmakta iken; Amerika'da ocak ayının altıncı günü olarak
anlaşılmaktadır. Bunun gibi bir yanlış anlaşılmayı önlemek için sözleşmelerde
"ay"ı rakam ile belirtmek yerine yazı ile (örneğin 1 Haziran 2013
gibi) belirtmek gerekir. Sözleşme birden fazla sayfadan oluşuyor ise sadece son
sayfa değil sözleşmenin tüm sayfalarının sözleşmenin taraflarınca imzalanması
gerekmektedir.
IV- TİCARİ
SÖZLEŞMELERDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN MADDELER
1. Sorumluluk
ve Sigorta (Liability & Insurance) Maddeleri
Direkt veya
indirect zararlar, kâr kaybı, ürüne hasar gelmesi, çalınması, hizmette aksama,
tedarikteki problemden dolayı 3. taraflara olan sorumluluk ve cezalar gibi
konulara sözleşmelerde yeterince önem verilmezse sonradan ciddi kayıplara neden
olur.
2. İlk
taslağı gönderen taraf olmak
Pazarlık
süreçlerinde ilk sözleşme taslağını gönderen genellikle avantajlı duruma geçer.
Kendi tüm istediği maddelerin taslakta bulunması ve karşı tarafın psikolojik
olarak çok fazla maddede değişiklik yapmama eğilimleri bulunmaktadır. Tabi birçok
şirketin taslak sözlemesi bulunmamaktadır. İdeali tüm alanlar için
kullanabilecek genel sözleşme taslağı ve büyük çaplı alımların olduğu alanlarda
ise özel sözleşme taslakları oluşturulmasıdır.
3. Genel
satın alma şartları (General Purchase Conditions)
Zaman
baskısından dolayı kapsamlı sözleşme yapılamayan durumlarda ve varsa satılama
sipariş notu (purchase order) gibi otomatik sipariş dosyalarının sonuna
eklenmesi faydalıdır. Birçok değişik alım için kapsayıcı olacak şekilde
tasarlanması gerekmektedir.
4. Satınalma
sipariş notu (Purchase Order)
Islak imzalı
sözleşme yapılmadığı durumlarda satın alma sipariş notları temel parametreler
olan fiyat, vade, miktar gibi alanlarda netlik kazandırır. Kimi şirketlerde
sözleşme olsa dahi tüm alımlara için satın alma sipariş notu zorunludur. Bunun
temel sebebi, faydası ise şirket içi alımı değerlendirip onaylaması gereken tüm
bölümlerin (muhasebe, finans, bütçe sahibi ilgili iş birimi...)
bilgilendirilmesi ve onayını almaktır.
5.
Sözleşmeleri ilk imzalayacak taraf
İdeal olan
sözleşmelerin ilgili şirketlerin imza yetkililerin aynı masada aynı anda
sözleşmeleri imzalamasıdır. Fakat günümüzde birçok şirket için bu mümkün
değildir. İlk imzalayan olmanın avantajı mutabık kalınan versiyon da karşı
tarafın herhangi bir değişiklik yapmadığından emin olunmasıdır. Fakat
dezavantajı ise karşı taraf sizin imzaladığınız sözleşmeyi çeşitli sebeplerden
imzalamayabilir ya da koz olarak kullanıp geç imzalayabilir.
6. Vade:
Kârlılığı makul
seviyelerdeyken nakit yönetimi nedeniyle batan birçok şirket bulunmaktadır.
Birçok anlaşmada fiyata odaklanıp vadeye yeterince önem verilmemektedir.
Sözleşmelerde vade maddesi net olarak yazılmalıdır. Ayrıca önemli bir konu
vadenin ne zamandan başlayacağıdır (fatura kesim tarihi, faturadan sonraki ay sonundan
sonra,...). Birçok şirket ödemeleri ayda 1 yada 2 kere yapmaktadır. Bu yüzden
örneğin ay sonundan sonraki 60 günden sonraki ayın 5. iş günü gibi bir vade
ortalamada 80 güne denk gelir. Ayrıca genel olarak büyük şirketler uzun
vadelerle alım yapar, kısa vadelerle satar ve büyüdükçe nakit üretir. Satın
alan taraf finans kuruluşlarında kendi kredibilitesini tedarikçilere de
kullandırarak tedarikçilerle daha uzun vadeli anlaşmalar yapabilir.
7. Bağlayıcı
maddeler (binding commitments)
Alım yapılacak
hizmet ya da malzeme için miktar, zaman, alım yapılmasa bile minimum belirlenen
miktarların ödenmesi, gibi çeşitli bağlayıcı maddelere azami özen
gösterilmelidir. Satın alan taraf minimum bağlayıcı madde, satan tarafsa
maksimum bağlayıcı madde eklemeye çalışır.
8. Yıllık
verimlilik/fiyat indirim taahütleri
Uzun süreli
anlaşmalarda her yıl birim fiyatlarda belli oranlarda indirim yapılmasını
sözleşme altına almak iki taraf içinde faydalıdır. Alıcı taraf daha rekabetçi
fiyatlarda alım yapacak, tedarikçi de bu indirimleri sağlamak için yıl boyunca
verimlilik arttırıcı/maliyetleri azaltıcı çalışmalar yaparak bu indirimin kendi
karını etkilememesini sağlar. Uzun vadede de tedarikçi verimli ve rekabetçi
olur.
9. Erken
fesih, uzatım opsiyonları (early termination, extension options)
Karşılıklı ya da
sadece bir tarafın sözleşmeyi erken fesih ya da süre sonunda uzatım opsiyonları
sözleşmelerdeki kritik konulardandır. İki tarafta kendi kısmı icin maksimum
esnekliği elde etmeye çalışmaktadır. Ayrıca erken fesih ya da uzatım durumunda
hangi şartlar geçerli olacak, hangi taraf ne gibi aksiyonlar alacağı net olarak
belirlenmelidir.
10. Şirket
içi konsensus ve uyum
Sözleşme
süreçlerini genel olarak ilgili iş birim, hukuk, satın alma ve satış bölümleri
takım olarak yürütür, konusuna ve deneyimine göre belirli bölümler liderlik
eder. Karşı taraf ile görüşmelerde şirket içi önceden mutabakat görüşmelerin
başarısı için önemlidir.
V- ESAS
SÖZLEŞMELERDE YAPILMASI ZARURİ VE İHTİYARİ OLAN UNSURLAR
TTK’nun 339.
maddesi (anonim şirketler için) ile 576. maddesinde (limited şirketler için)
belirtilen asgari hususların bulunması zorunludur.
Esas sözleşme
İçerik
MADDE 339-(1) Esas sözleşmenin
yazılı şekilde yapılması ve bütün kurucuların imzalarının noterce onaylanması
şarttır.
(2) Esas sözleşmeye aşağıdaki
hususlar yazılır:
a) Şirketin ticaret unvanı ve
merkezinin bulunacağı yer.
b) Esaslı noktaları belirtilmiş ve
tanımlanmış bir şekilde şirketin işletme konusu.
c) Şirketin sermayesi ile her payın
itibarî değeri, bunların ödenmesinin şekil ve şartları.
d) Pay senetlerinin nama veya
hamiline yazılı olacakları; belirli paylara tanınan imtiyazlar; devir
sınırlamaları.
e) Paradan başka sermaye olarak
konan haklar ve ayınlar; bunların değerleri; bunlara karşılık verilecek
payların miktarı, bir işletme ve ayın devir alınması söz konusu olduğu
takdirde, bunların bedeli ve şirketin kurulması için kurucular tarafından
şirket hesabına satın alınan malların ve hakların bedelleriyle, şirketin
kurulmasında hizmetleri görülenlere verilmesi gereken ücret, ödenek veya ödülün
tutarı.
f) Kurucularla yönetim kurulu
üyelerine ve diğer kimselere şirket kârından sağlanacak menfaatler.
g) Yönetim kurulu üyelerinin
sayıları, bunlardan şirket adına imza koymaya yetkili olanlar.
h) Genel kurulların toplantıya
nasıl çağrılacakları; oy hakları.
Şirket Sözleşmesi
Zorunlu kayıtlar
MADDE 576–(1) Şirket sözleşmesinde
aşağıdaki kayıtların açıkça yer alması gereklidir:
a) Şirketin ticaret unvanı ve
merkezinin bulunduğu yer.
b) Esaslı noktaları belirtilmiş ve
tanımlanmış bir şekilde, şirketin işletme konusu.
c) Esas sermayenin itibarî tutarı,
esas sermaye paylarının sayısı, itibarî değerleri, varsa imtiyazlar, esas
sermaye paylarının grupları.
d) Müdürlerin adları, soyadları,
unvanları, vatandaşlıkları.
e) Şirket tarafından yapılacak
ilanların şekli.
ı) Şirket bir süre ile
sınırlandırılmışsa, bu süre.
i) Şirkete ait ilanların nasıl
yapılacağı.
j) Pay sahiplerinin taahhüt ettiği
sermaye paylarının türleri ve miktarları.
k) Şirketin hesap dönemi
Asgari
hususların yanı sıra aşağıdaki hususların da tadilini önemle tavsiye ederiz;
1- Esas sözleşme
tadillerinde eski terimler ve madde numaralarının TTK’na uyarlanması gerekir.
2- Bağımsız
denetime tabi şirketler Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenmiştir. Şu an
itibariyle denetime tabi olmayan şirketlerin, ileride aranan kriterleri taşıma
ihtimali bulunmaktadır. Bu sebeple, sözleşmelerden denetçiye ilişkin hükümlerin
tamamen çıkarılmamasını; bunun yerine düzenlenecek DENETÇİ maddesine “Denetçiye
ilişkin TTK hükümlerinin uygulanacağı”nın yazılmasını ÖNEMLE öneriyoruz. Çünkü
sırf bu sebepten yapılacak esas/şirket sözleşme değişikliği için genel kurul
yapmak gerekebilir.
3- Yönetim kurulu
düzenleyeceği bir İÇ YÖNERGEYE göre, yönetimi, kısmen veya tamamen bir veya
birkaç yönetim kurulu üyesine veya üçüncü kişiye devretmeye yetkili
kılınabilir. Ancak, buna ilişkin esas sözleşmede hüküm bulunması ZORUNLUDUR.
Yönetim, devredilmediği takdirde, yönetim kurulunun tüm üyelerine aittir.
4- Esas
sözleşmede aksi öngörülmemiş veya yönetim kurulu tek kişiden oluşmuyorsa temsil
yetkisi ÇİFT İMZA ile kullanılmak üzere yönetim kuruluna aittir. Şayet, temsil
için TEK İMZA isteniyor ya da temsil yetkisinin bir veya daha fazla murahhas
üyeye veya müdür olarak üçüncü kişilere devri öngörülüyorsa bu hususlar
sözleşmeye yazılmalıdır. Ancak, temsil yetkisine ilişin esas sözleşmeye bu
şekilde bağlayıcı bir hüküm konulması yerine “İmzaya yetkili olanlar ve dereceleri
ile Şirketi ne şekilde temsil edecekleri, Yönetim Kurulu kararı ile tespit
edilerek tescil ve ilan olunur.” şeklinde düzenleme yapılmasını tavsiye ederiz.
5- Esas
sözleşmede payların hamiline mi nama mı yazılı olduğunun yazılması zorunludur.
Nama yazılı pay senetlerinin uygulamadaki güvenilirliğinin yanı sıra; devri,
ciro ve teslim şartına bağlı olup; kanun ve esas sözleşme ile
sınırlandırılabildiğinden şirket pay senetlerinin özellikle NAMA YAZILI
olmasını (mevcut esas sözleşmede HAMİLİNE ise NAMA yazılıya dönüştürülmesini)
ÖNEMLE tavsiye ederiz.
NAMA yazılı
payların devrinin sınırlandırılabilmesi; esas sözleşmeye, “NAMA yazılı payların
ancak yönetim kurulunun onayıyla devredilebileceğine” dair hüküm konulmasıyla
mümkündür. Kanunda veya esas sözleşmede aksi düzenlenmedikçe, nama yazılı
paylar herhangi bir sınırlandırmaya bağlı olmaksızın devredilebilirler.
6- Halka açık
olmayan anonim şirketlerde kayıtlı sermaye sistemine geçilmek İSTENDİĞİNDE,
“Halka Açık Olmayan Şirketlerde Kayıtlı Sermaye Sistemine İlişkin Esaslar
Hakkında Tebliğ” hükümlerine göre esas sözleşme değişikliğinin yapılması
gerekir.
7- Anonim
şirketlerde yönetim kurulu, limited şirketlerde müdürler kurulu ve genel
kurullar elektronik ortamda yapılabilir. Bu durumda, Ticaret Şirketlerinde
Anonim Şirket Genel Kurulları Dışında Elektronik Ortamda Yapılacak Kurullar
Hakkında Tebliğin 6. ve 8. maddelerinde düzenlenen örneğin esas/şirket
sözleşmesinde bulunması ZORUNLUDUR.
8- Pay senetleri
borsaya kote edilmiş şirketlerde genel kurullara elektronik ortamda katılma
zorunlu iken; diğer anonim şirketlerde isteğe bağlıdır. Her iki durumda da,
“Anonim Şirketlerde Elektronik Ortamda Yapılacak Genel Kurullara İlişkin
Yönetmeliğin 5. maddesinde düzenlenen örneğin esas sözleşmede yer alması
ZORUNLUDUR.
İHTİYARİ
UNSURLAR;
1- Yönetim
kurulu, yeni düzenleme ile sadece bir kişiden de oluşabilmektedir. Dolayısıyla,
şirketin mevcut durumu da göz önüne alınarak, ileride gerekebileceği
düşüncesiyle lehe olan düzenlemenin yapılmasını tavsiye ederiz.
2- Yönetim kurulu
üyeleri en çok üç yıl süre ile seçilir. Aynı kişi yeniden seçilebilir.
İSTENİRSE, esas sözleşmeye yazılacak hükümle 3 yıl sonra aynı kişi yeniden
seçilmeyebilir.
3- Anonim
şirketlerde, belirli pay gruplarına, özellik ve nitelikleriyle belirli bir grup
oluşturan pay sahiplerine ve azlığa yönetim kurulunda temsil edilme hakkı
tanınabilir.
4- Yönetim
kurulu seçim sonrası vazife taksimi yaparak başkan ve en az bir başkan vekili
seçer. İSTENİRSE, esas sözleşmede başkanın ve başkan vekilinin veya bunlardan
birinin genel kurulda seçilmesi öngörülebilir.
5- Yönetim
kurulu üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanır ve kararlarını hazır
bulunanların çoğunluğu ile alır.
Esas sözleşmeyi
değiştiren kararlar, şirket sermayesinin en az yarısının temsil edildiği genel kurulda,
toplantıda mevcut oyların çoğunluğu ile alınır.
Bu toplantı ve
karar nisapları, İSTENİRSE esas sözleşme ile ağırlaştırılabilir.
6- TTK’na göre,
payın itibari değeri EN AZ BİR KURUŞTUR. Bu değer ancak birer kuruş ve katları
olarak yükseltilebilir. Bu çerçevede, bir payın 1, 10, 25, 50, 100, 1.000,-TL
değerde olduğu esas sözleşmelere rastlıyoruz. Payın değer kazanmasındaki ve kar
payının hesaplanmasındaki kolaylığı gibi nedenlerle 1 payın 1,00 TL olmasını
tavsiye ediyoruz. (Limited şirketlerde esas sermaye payı EN AZ 25,00 TL
olmalıdır)
7- Esas sözleşme
ile bazı paylara imtiyaz (kar payı, tasfiye payı, rüçhan ve oy hakkı gibi
haklarda, paya tanınan üstün bir hak veya kanunda öngörülmemiş yeni bir pay
sahipliği hakkı) tanınabilir. Esas sözleşmeyle BİR PAYA EN ÇOK 15 OY
HAKKI tanınarak, oyda imtiyaz sağlanabilir. Eski Kanuna göre, bu sınırı aşan
esas sözleşme hükümlerinin 14.02.2014 tarihine göre uyarlanması gerekir. Aksi
halde, oya ilişkin imtiyazların hepsi sona erer.
8- Her bir pay,
genel kurulda en az bir oy hakkına haizdir. İstenirse, birden fazla paya sahip
olanlara tanınacak oy sayısı esas/şirket sözleşmeyle sınırlandırılabilir.
9- Yedek akçeye
yıllık karın %5’inden fazla bir tutarın ayrılabileceği ve yedek akçenin ödenmiş
sermayenin %20’sini aşabileceği hakkında esas/şirket sözleşmesine hüküm
konulabilir.
TTK’na uyum
çerçevesinde anonim şirketlerin esas sözleşmelerini, limited şirketlerin şirket
sözleşmelerini 01.07.2013 tarihine kadar tadil etmeleri gerekmektedir. Bu süre
içinde gerekli değişikliklerin yapılmaması halinde, esas sözleşmedeki ve şirket
sözleşmesindeki düzenleme yerine TTK ilgili hükümleri uygulanır. Bu uyum
sürecinde esas/şirket sözleşmelerinin tadiline ilişkin yapılacak genel
kurullarda toplantı nisabı aranmadan, kararlar toplantıda mevcut oyların
çoğunluğu ile alınsa da; 31.03.2013 tarihine kadar yapılacak genel kurullarda
sözleşmelerin tadiline ilişkin kararların alınmasını ÖNEMLE tavsiye ederiz.
VI- SATIŞ
SÖZLEŞMELERİNE YARDIMCI SÖZLEŞMELER
Bir iş ilişkisi
özellikle malla ilgili ise, satış sözleşmesinin yanı sıra bir dizi yardımcı
sözleşme (ancillary contracts) yapma durumunu ortaya koymaktadır. Bu itibarla,
satıcı aşağıdaki işlemleri de tamamlamak zorundadır.
Faaliyet:
• Sipariş konusu mamullerin
üretilmesi amacıyla finansman temini için bir bankaya başvuru
• İhracat kredi sigortası için
başvuru
• Vesaik gönderilmesi için bankaya
başvuru
• Malların sevki için başvuru
• Malların sigortalanması için
başvuru
Sözleşme:
* Banka ile kredi sözleşmesi
* İhracat kredi sigortası
sağlayacak kuruluş ile sözleşme (Türk-Eximbank)
* Akreditif veya belgeli tahsilât
için banka ile yapılacak sözleşme
* Nakliyeci şirket veya nakliye
komisyoncusu ile yapılacak navlun veya eşya taşıma sözleşmesi



Bet of the day Casino – What time does the day come and go?
YanıtlaSilBet of the day and go! See everything air jordan 18 retro yellow suede from me we know about gambling in the jordan 18 white royal blue from my site UK. ✓Our expert team monitors every single day to get air jordan 18 retro yellow ensure every one of show to buy air jordan 18 retro red suede the where can i buy air jordan 18 retro racer blue